Her Çocuk Başarılı Olabilir

Eğitim öğretim yılı çok yakında başlıyor. Her sene olduğu gibi bu sene de tüm anne-babalar okuyan çocuklarının başarılı olmasını sene sonunda takdir ve teşekkürlerle eve gelmesini istiyor. Her çocuk takdir alamayabilir ama her çocuğun başarılı olabilir. Bu yazımızda okul başarısını etkileyen faktörlere değineceğiz ve çocuklarımızın başarısını arttırmanın yöntemlerinden bahsedeceğiz.

 Zekâ Düzeyi
Zekâ öğrenmeyi hızlandıran ya da yavaşlatan bir faktördür. Zeki öğrenciler diğer arkadaşlarına kıyasla anlatılanı daha çabuk kavrarlar ve öğrenirler. Ancak bu diğer öğrencilerin anlatılan konuyu anlamayacağı anlamına gelmez. Bu durum iki arabanın Ankara için yola çıkmasına benzer. Zeki öğrenci hızlı arabaya benzer ve diğerinden daha çabuk Ankara’ya ulaşır. Diğer öğrenci ise orta hızda devam eden araba gibidir. O da sonunda Ankara’ya ulaşacaktır. Yani bir öğrencinin zekasının normal düzeyde olması onun başarısını olumsuz olarak etkilemez. Üstelik toplumun % 90’ı normal zekâya sahiptir. Başarıda zekâ tetikleyici ve hızlandırıcı olmasına karşın çok da belirleyici değildir. Çünkü zeki olan bir öğrenci dersi dinlemediği ve çalışmadığı takdirde başarılı olamaz. Okul başarısını belirleyen daha çok çalışma alışkanlığı ve sorumluluk duygusudur.

Çocuğun İlgileri
Her çocuk farklı bir çiçeğe benzer. Çiçeklerin kokuları renkleri birbirinden farklıdır. Bunun gibi her çocuğun ilgi alanları da farklıdır. Bazı çocuklar sözel dersleri severken, bazıları sayısal dersleri daha fazla sever. Kim çocuklar çok güzel resim yapabilirken kimileri de bir müzik enstrümanını çok iyi çalabilirler. Bazıları ise bedenlerini bir ressamın fırçayı kullanması gibi kullanabilirler. Çocuklarının başarılı olmasını isteyen anne-baba ilk olarak onları kabiliyeti ve ilgisi olduğu alana yönlendirmelidir.

Anne-babalar ilgi konusunda önemli bir yanlış yaparak çocukların tüm alanlarda başarılı olmasını ister. Hem Türkçe, hem matematik, hem fen, hem resim hepsinin karnede beş gelmesini umarlar. Matematik ilgisi ve yeteneği az olan bir çocuğu matematikten beş almaya zorlamak o çocuğa bir işkencedir. Bu resim yapmayı sevmeyen birine zorla süper tablolar yaptırmaya benzer.

Howard Gardner çocukların sahip olabilecekleri ilgi alanlarını “Çoklu Zekâ Kuramı” ile tasnif etmiştir. Ona göre çocuklar birbirinden farklı 8 zekâ türüne ve ilgi alanına sahip olabilirler. Farklı zekâ türüne sahip olan çocuklar farklı alanlarda başarılı olabilirler. Bir çocukta bedensel/kinestetik zekâ gelişmişse o çocuğun başarılı olabileceği alan dans, tiyatro, spor gibi alanlardır. Bu çocuğu matematikte, Türkçe de başarılı olmaya zorlamak çocuğa yapılmış bir gizli zulümdür. Burada anne babalara düşer görev kendi istedikleri alana mesleğe çocuklarını zorla yönlendirmek değil, çocuklarının ilgi alanını keşfetmek ve o alana çocuğunu yönlendirip teşvik etmektir. Çocuğunuzun derslere ilgisi düşükse ve notları zayıf geliyorsa ilgi alanı farklı bir alanda olabilir. Onun ilgi alanını keşfetmek size düşer. Çocukların ilgi alanını ve zekâ türünü keşfetmek konusunda okul rehber öğretmeninden ya da uzman bir psikologdan yardım alabilirsiniz.

Okul Öğretmenleri
Çocukların okul başarısını etkileyen diğer bir faktör okul ve ilk öğretmenlerdir. Çocuk için okul yeni bir deneyimdir. Çocuklar biraz ürkerek biraz da heyecanla adım atarlar okula. Çocuklara dersleri ve okulu sevdirecek olan kişi onun ilk öğretmenidir. Öğretmenin daha ilk yılda çocuğu azarlaması, küçümsemesi, onunla dalga geçmesi ya da ona şiddet uygulaması çocuğu bir anda okuldan ve dersten soğutur. Bu ilk yıllarda edinilen kötü deneyim çocuğu tüm okul hayatı boyunca etkiler. Eğer bir çocuk parmak kaldırıp doğruyu söyleyemediğinde ve öğretmeninden azar işitirse artık o çocuk parmak kaldırmamayı öğrenir. Bu durumda öğretmenine ve dolayısı ile derse ve okula küser. Bu nedenle ilk öğretmenin iyi niyetli, sevecen, güler yüzlü, anlayışlı ve tecrübeli olması gerekir.

Bunun yanında ilk yılda karşılaşılan sık öğretmen değişikliği çocuğu derinden etkiler. Çocuk bir türlü okula ve derslerine bağlanamaz. Her öğretmenle başlayan yeniden uyum süreci çocuğu ürkütür ve sıkar. Bu nedenle öğretmen sirkülasyonunun az olduğu okulları tercih etmek çocuğumuzun başarısında ve daha sonra okulla olan ilişkisinde önemli rol oynayacaktır.

Her çocuğun öğrenme stili farklıdır. Bazı çocuklar görerek öğrenmeyi tercih ederken, bazıları işiterek, bazıları da dokunarak ve hareket ederek öğrenmek ister. Eğer öğretmen sadece sözel anlatım yöntemini kullanıyorsa işitsel olan öğrenciler dersi anlarken görsel ve dokunsal öğrenciler pek anlayamazlar. Ya da derse olan ilgileri düşük olur. Bu nedenle dersi anlatan öğretmenin bütün öğrenme stillerini kullanarak (görsel, işitsel, dokunsal) dersi anlatması gerekmektedir. Görsel öğrenciler için şekil, resim, harita, tablo kullanırken işitsel öğrenciler için sözel anlatım yapmalı dersi müzikle desteklemelidir. Dokunsan öğrenciler içinse etkinlikler düzenleyerek onların uygulayarak öğrenmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde bir kısım öğrenciler o derste başarılı olurken diğer öğrenciler başarısız olacaktır.

Öğrenciler ilk olarak öğretmenlerini severler. Daha sonra da o öğretmenin vermiş olduğu dersi severler. Şimdiye kadar öğrencilerime sevmedikleri dersi sordum ve gördüm ki sevmedikleri dersin öğretmenini de sevmiyorlar. Öğretmene karşı olan tutum onun dersine de yansıtılıyor. Bu nedenle öğrencileri başarılı kılacak olan faktörlerin başında aslında öğretmenler de gelmektedir.

Sorumluluk Duygusu
Ders başarısını arttıran en önemli faktör belki de öğrencinin oturup ders çalışmasıdır. Sorumluluk duygusu gelişmiş olan öğrenciler kimse demeden oturup derslerine çalışabilirler. Bunu da zevkle yaparlar. Sorumluluk duygusu zayıf olan öğrenciler ise birisi demeden dersin başına oturmak istemezler. Anne-babalar çocuktan tembel diye şikayet ederken asıl suç kendilerinde olduğunu fark etmezler. Çünkü daha çocukken onlara sorumluluk duygusunu aşılamamışlardır. Sorumluluk duygusu aşılanmamış bir çocuğun başarılı olması ise zordur. Sorumluluk duygusunun nasıl aşılanacağını bir başka yazımıza havale edelim.

Fiziksel Şartlar
Bazen olur ki öğretmen ve öğrenci eğitim ve öğretim için çok istekli olurlar. Ancak fiziksel şartlar o kadar kötüdür ki ders işlemeye ve öğrenmeye engel olur. Özellikle kalabalık ve soğuk sınıflar ders işlenmesini zorlaştırmaktadır. 60-70 kişilik bir sınıfta dersin işlenmesi için gerekli sessizliği sağlamak çok zordur. Böyle sınıfta ders gören öğrenciler dersi tam olarak anlamazlar ve öğrenemezler. Bu yüzden de okul başarıları düşük olur. Anlamadıkları bir dersi evde çalışmak onlara işkence gibi gelir. Çocuklarımızın fiziksel şartları iyi sınıflarda eğitim görmelerini sağlamak onları daha başarılı kılacaktır ki bu öncelikli olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevidir.

Arkadaş Çevresi/Sosyal Çevre
Okulun başlaması ile birlikte anne-baba eski önemini yitirir ve çocuklar arkadaşları ile daha fazla vakit geçirmeye başlar. Ergenlik dönemi ile birlikte de arkadaş çevresi artık anne-babanın önüne geçer. Öğrenciler artık ait olduğu gruptaki arkadaşlarının fikirlerini daha çok önemserler. Eğer bir çocuk çalışkan ve başarılı arkadaşlardan oluşan bir grupta ise kendisi de başarılı olur. Onların çalışması kendisini de motive eder. Bunun aksine dersle pek ilgisi olmayan bir arkadaş çevresine giren öğrenci geçmişte çok başarılı olsa da bu yeni çevrenin etkisi ile derslere olan ilgisini kaybeder.

Çocuklarımızın arkadaş çevrelerini biz seçemeyiz. Ancak onların nasıl bir çevrede olduğunu kontrol edebiliriz. Daha iyi bir çevreye taşımak adına evimizi taşıyabiliriz düzenimizi değiştirebiliriz. Eğitime önem veren insanların arasında yaşamak ve çocuklarımızın onların çocukları ile arkadaş olması çocuklarımızı daha başarılı kılacaktır. İyi anne-baba çocuğuna iyi bir çevre sunan anne-babadır aynı zamanda.

Anne-Baba Tutumları
Okula başladıktan sonra çoğu anne baba okuldan ayağını keser. Çocuğu ile ilgilenmesi sadece “çocuğum bugün derler nasıl geçti” diye sorması ile sınırlı kalır. Halbuki başarılı bir öğrencinin ardında ilgili bir anne baba vardır. İki haftada ya da ayda bir okula uğrayıp çocuğunuzun öğretmeni ile görüşmek öğretmenlerinden çocuğunuzun durumu hakkında bilgi almak onun başarısını arttıracaktır. İlgilenildiğini gören çocuk okulu asamayacak ve derslerine daha çok çalışacaktır. İlgisiz bir ebeveynin çocuğu “Nasıl olsa ailem takip etmiyor ders çalışmasam da okula gitmesem de olur” diye düşünecektir. Bu sebeple ayda en az bir defa çocuğunuzun okulunu ziyaret etmeniz gerekmektedir.

Bazı anne-babalar ders çalışmayan çocuklarını motive etmek için onları tehdit ederler: “Hele karnende bir zayıf gelsin ben sana ne yapacağımı biliyorum”, “Çalışma çalışma da yazın seni sanayiye vereyim de bir gör”. Şunu kesinlikle bilmemiz gerekiyor ki bu cümleler çocuklarımızı motive etmez. Bilakis onları bizden ve derslerden uzaklaştırır. Derslerini aksatan bir çocuğumuz varsa onu sesiz bir mekânda güzelce karşımıza alıp onunla pozitif dilde konuşmaktır.
 

Bilgisayar
Bilgisayar artık neredeyse her evde var. Özellikle büyük şehirlerde bilgisayar ve internet kullanımı daha yaygın. Bilgisayarı çocuklar daha çok oyun için istiyorlar. Çocuklarını kıramayan ve onların internet kafelere gitmesine razı olamayan aileler bilgisayarı eve alıveriyorlar. Ne var ki bilgisayar geldikten sonra çocuk artık bilgisayarın başından kalkmaz hale geliyor. Derslerini ve ödevlerini aksatmaya başlıyor. Bu durum onların okul başarısını direk olarak etkiliyor. Bu nedenle bilgisayar kullanımını denetim altında bulundurulmak ve bilgisayarı çocuklarımıza ödevlerini yaptıktan sonra ödül olarak sunmak gerekiyor.

Teknik Yardım
Okulun ilk yılları çocuğun bilgilerin temellerinin atıldığı yıllar olduğu için çok önemlidir. Bu dönemde bir şekilde dersten ve okuldan soğuyan çocuk ileri sınıfları okumak için gerekli olan bilgilerden yoksun kalır. İleriki yıllarda başarılı olmak için gayret gösterse bile önceki bilgilerinde eksiklik olduğu için derse tam adapte olamaz ve kısa süre içinde yine derslerden kopar. Özellikle sayısal derslerde sene başındaki ya da ilkokulda gösterilen dersleri kaçıran çocuklar sonraki konuları anlamakta güçlük çekerler.

Eve geldiklerinde anne babaları onlara ders çalışmaları için baskı yapar. Onlar kitabın başına geçerler geçmesine ama kitapta yazılı olandan bir şey anlamazlar. Kitap onlara bakar onlar kitaba. Yine aynı şekilde rehber öğretmenleri tarafından motive edilerek dersin başına geçen çocuklar kitabı açıp da soruları çözemediğinde moralleri tekrar sıfıra iner ve dersten soğurlar. Bu durum eğer müdahele edilmezse kısır döngü şeklinde devam eder. Sene sonuna kadar anlaşılmayan konular birikir. O konularla bir üst sınıfa geçen öğrenci orada da ciddi sıkıntı yaşar.

Bir düşünün önünüze bilmediğiniz dilde bir kitap kondu ve bir saat süre ile oturup ona çalışmanız için baskı yapılıyor. Ne hissederdiniz? Kitap başında uyuyakalır mıydınız, yoksa tatlı hayallere mi dalardınız, ya da kaçamak olarak başka işlerle mi uğraşırdınız? İşte ders çalışmak isteyip de dersleri anlamayan çocukların durumları böyledir. Çünkü insanın anlamadığı bir kitabı çalışması mümkün değildir. Burada öğretmenlere-ailelere düşen görev o tıkanıklığın yaşandığı noktada yolu tekrardan açabilmektir.

Eğer anne baba bilgili ise çocuklarının anlamadığı yerlerde onlarla beraber kitaba çalışmalı ve çocuğun o konuyu anlamasına yardımcı olmalıdır. Vakti olmayıp da maddi durumu iyi olan aileler çocuklarının zorlandıkları derslerde özel ders almalarını sağlayabilirler. Ya da dershane-etüt desteği alabilirler. Maddi durumu olmayan aileler ise mahalledeki üniversite okuyan abi ve ablalardan, bölgedeki belediyenin açtığı eğitim destek kursların ya da yakın akrabalardan faydalanabilirler.

Gördüğümüz gibi bir öğrencinin başarısını etkileyen pek çok faktör var. Eğer çocuğumuz derslerinde yeteri kadar başarılı değilse anne-baba olarak bize düşen görev onun başarısızlığının altında yatan nedenleri bulup ortaya çıkarmaktır. Çocuklarımıza kızıp bağırmamız, onu tehdit etmeniz sorunu çözmez. Önce sorunun kaynağını bulmalıyız ki bu kaynak dersle alakası olmayan arkadaş çevresi, çocukta altyapı eksikliği, ilgi alanı farklılığı, sorumsuzluk duygusu, olumsuz fiziksel şartları olan okul, ilgisiz öğretmen, bilgisayar bağımlılığı,  anne-baba ilgisizliği olabilir, daha sonra da sorunun çözümü yoluna gitmeliyiz. Aklımızda bulunması gereken temel ilke ise şu olmalı: Her çocuğun başarılı olabileceği bir alan mutlaka vardır.

Mehmet Teber

Bir önceki yazımız olan Çocuklarına Beden Güvenliğini Öğretmek İsteyen Ebeveynler için 11 Yaşamsal Araç başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Genel içinde yayınlandı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir